Mevcut iktidar bir deprem sonrasında iktidara geldi. 99 depremini yaşayarak geldi. 2001 krizini yaşayarak geldi. Şimdi Türkiye. 62 – 63 milyar dolarlık özelleştirme geliri elde etti bu dönemde. Yani bu deprem olmadan evvel.
6 buçuk milyon riskli konutlardan bahsediliyor.
Cumhurbaşkanı Türkiye’de yenilenmesi gereken kentsel dönüşüme bu parayı harcayarak, bunu 20 yıla yayarak yapsaydı bugün sıfır sorundaydık.
Biz bunu yapmadık. Önümüzdeki döneme baktığımızda da çok kentsel dönüşüm yapıldı sayılmaz. Yani bu apartman yenileme gibi şeyler.
2005’te biz Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakeresine başladıktan sonra Türkiye’nin havası değişti. 1923’ten 2005’e kadar 15.3 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye girişi olmuş. Yani adam getirmiş parayı koymuş, burada iş yapmış bir şey satın almış, Kalıcı yani.
2006 yılında Avrupa Birliği ile müzakerelere başladığımız yılın hemen ertesinde sadece o yıl 22 milyar dolar girmiş. Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye ve bu 4 yıl boyunca reel sektöre giren para. Türkiye’ye gelmiş yatırım yapmış, yani borsada değil, ya bankayı satın almış ya yeni banka kurmuş ya fabrika kurdu ya birçok şey kuruldu gitti. Biliyorsunuz market bile kurdular.
Ne oldu bu paralar? O dönemde Türkiye’ye o kadar çok para girdi ki, cari açığımızın üstünde para girdi. Hepimiz kendimizi zengin hissettik, biliyoruz. Gezdik tozduk.
Bu paralarla o zaman bir varlık fonu kurup bu fazla parayı oraya koysaydık hatta buna Hollanda sendromu diyorlar. yani hollanda’da da böyle oluyor. Para girişini aynı bizim gibi oldu, şimdi bu parayı biz varlık fonunda toplayıp da yavaş yavaş buradan kentsel dönüşüme girseydik. Biz bugün böylesine sıkıntı zamanlar yaşamıyor olurduk.
Norveç buna benzer bir şey yaptı. Norveç petrol bulduğu için yaptı bunu ama akıllıca yaptı o parayı yemediler. Şimdi biz bulsak yerdik. Yani adamlar dünyanın en büyük yatırımına sahip. Şu anda Suudlar kadar zengin ve para duruyor. Paraya elde tutuyorlar ve işte en iyi yerlere yatırdıkları için gerektiğinde ufak bir miktarını harcıyorlar. Bir sorun olduğunda çözüyorlar. Biz bunu yapmadık yedik.
O paraları ne yaptık?
AVM’ler yaptık, konutlar yaptık işte. Kullanılmayan köprüler yaptık. Kullanılmayan hava alanları yaptık, bir sürü yere harcandı.
1.000 tane evi olan insanlar var. Yani 1.000 tane evi var. Buna nasıl müsaade edilir ki? Sistem buna itti adamları, sistemin buna izin vermemesi lazım.
Biz niye bu modelin peşindeyiz, saçmalık yani yatarak büyüyoruz. Biz enflasyonla ve inşaatla büyüdük. Başka bir şey bilmiyoruz ki.
Sanayimizi daha sofistike hale getirelim. Çocuklarımızı okutmak için dünyanın parasını harcıyoruz. Şimdi bu adam okuyacak da ne olacak? Yani sofistike bir iş sahibi olsun diye yapmamız gerekiyor. Buradan başlamıyor mu iş, sen devlet politikası olarak yanlış bir yere gidiyorsan insanlar oraya gidecek mecbur yani ne yapsın adam? Ekonomi berbat bir durumda yanlış yönetiliyor. Sen de şirket yönetiyorsun. Bana da soruyorsun, ne yapayım diye. Yani inşaata gir diyorsun adama yani herkes girdi dimi herkes gitti, bankacılar girdi, eczacılar girdi, her şey inşaat! Bunu yaptın bari o zaman kentsel dönüşümü tam anlamıyla yap. O da yok, hayır, daha kötü hale geliyor.
Hepsi birbirine benzeyen kişiliksiz binalar son derece yüksek lüzumsuz şehir merkezinde toplanmış yaşıyoruz. Olayları düzeltebilir miyiz? Bu zor, mesela Ankara’nın toplam coğrafyasının sadece %3’ne tıkılmış bütün binalar. Mansur Yavaş söyledi bunu ve bizim bunu yaymamız gerekmiyor mu?
İtalya’da bir yerden bir yere giderken ev ev ama küçük küçüktür yani. Kasaba kasaba gidersin yani biz bunu yapamadık. Anadolu’yu yapamadık ki Anadolu buraya geldi.
18.000.000 şehir mi olur? Olan yerler var tabii, Rio gibi Tahran gibi şehirlerde var ama bize benziyorlar, çözememişler işleri.
Londra ile Paris, en yüksek nüfuslu 7’şer milyon filan 5’şer 6’şar milyondu, işte o zaman istanbul 1.000.000 falandı. Şimdi onlar 7 milyonda duruyor, biz geldik 18.000.000.