En düşük emekli maaşı 7.500 liraya çıktı. Şimdi asgari ücret artıyor. Onun dışında depremzedelere yapılan harcamalar var, ödemeler var, kişi başına, aile başına 10.000 TL, kira yardımları, taşınma destekleri falan, bir sürü ödeme çıkacak.
Geçen sene biz bütçeyi yarı yılda bitirdik. Bu,Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa oldu. Yani bu bir ek bütçe değil, ek bütçe dediğin şey, bütçe yetmez %10 kadar arttırılır, öyle bitirirsin. Burada bütçenin %90’nını arttırdık. Bütçe yapıldı, mecliste kabul edildi. Sonra doları patlattılar. Sadece dolar değil o daha önceki yıllarda daha fazla patlamıştı, sadece o da değil harcamayı arttırdılar.
Geçen yıldan beri seçim havası var.
Müthiş harcama arttırıldı Türkiye’de ve bunun sonucunda biz bütçeyi yarı yılda bitirdik. Geçen yıl 2 bütçe yaptık resmen. Bu yıl da aynı şey olacağı öngörülüyor. Yani bütçe bizi yarı yıl götürecek ya da seçime kadar bu bütçeyle gideceğiz. Ondan sonrası tabii ki daha zor.
Yani sonuçta bütçeye bakılarak bu yıl bu yapılacak demek mümkün değil çünkü. Hazinenin mart, Nisan, Mayıs 3 aylık finansman programına bakıldığında, borçlanma yok, dış borçlanma yok.
Nasıl yürüyeceğiz? Biz bu işi hiç dış borçlanma yapmadan sadece iç borçlanmaya nasıl halledebiliriz? Vergi de yok. İlave vergi de gelmiyor. Bir de vergi indirimleri var.
Seçimden sonra kim gelirse gelsin, ister iktidar devam etsin ister muhalefet kazanıp gelsin elinde enkaz devralınacak. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük enkazı devralınacak. Cumhuriyet tarihinin yani öncesinde değil, Cumhuriyet kurulduğunda alınan enkaz gibi bir enkaz değil, herhalde Cumhuriyet tarihinin en ciddi enkazlarından birisi gelecek.
Her anlamda bir enkaz, sadece ekonomi değil bizim sorunumuz. Türkiye’de demokrasi, insan hakları, sosyal, eğitim hiçbir zaman iyi değildi. Hiçbir zaman biz bir Avrupalı ülke gibi değildik. Gençlerin bir kısmı diyor ki 2002 öncesi bir cehennemdi ülke diğer kısmı cennet gibiydi. Tabiki ikisi de değil.
Türkiye bu kadar kötü değildi ama ne demokraside, ne insan haklarında ne laiklikte ne kadın erkek eşitliğinde böyle bir durumda değildik. Biz bundan daha iyiydik, biz onları kaybettik. Şimdi bu konularda çok geriye gittik. İşte medyaya bakın hapse atılmış insanlara bakın basına uygulanana bakın.
Bunlara baktığımız zaman Türkiye inanılmaz geri gitti. Yani konu ekonomiden çıktı. Dolayısıyla ilk gün yapman gereken işler ekonomi değil. Bunlar hukukun üstünlüğü, hukukla ilgili adımları atmaya başlarsan düzeltmelere o tarz öbür taraflarda sermaye girişi vesairede rahatlarsın.
Biz Orta Doğulu olduk. Seçimi kazandığın zaman öyle bir güç sahibi oluyorsun ki bunun eşi benzeri tarihte yok, Osmanlı’da dahi yok. Meşrutiyet hatta mutlakiyet olduğu dönemde bile yetki bir kişide değil, bu cumhurbaşkanlığı sistemine kadar böyle bir şey yok. Yani sadrazamın bile yok. Sadrazamın bile öyle etkili bir rolü vardı ki, padişah da biliyor, divanın rolü var, herkesin fikri var, herkes tartışıyor. Padişah ne olup bittiğini perde arkasından dinliyor. Bu başka bir bakış açısı.
Bu gücü ele geçiren insan, kim olursa olsun muhalefet de olsa bunu bırakmak ister mi? Biz bir kişiyi sevdiğimiz için bütün her şeyi ona verdik. Ondan sonra ne olacağını hiç düşünmedik. Şu soruyu hiç sormadık eğer bu yetki başka birisinin eline geçerse ne olur?
Ama muhalefetin açıkladığı bir şey var en azından. Belli bir süre sonra işte parlamenter sisteme döneceğiz. Güçlü, güçlendirilmiş parlamento. En azından böyle bir şeyleri var. Anladığımız kadarıyla parlamentoya ağırlık verecekler. Yani parlamenter sisteme dönecek. Cumhurbaşkanı belki eskisi kadar sembolik olmayacak ama bu kadar da etkili olmayacak.